Sağlığımızı Tehdit Eden Yo Yo Sendromu
Sağlığı olumsuz yönde etkileyen ünlü ünsüz herkesin yaşadığı, sadece kilo verme amaçlı yapılan uygulamalar sonrasında verilen kiloların korunmadan daha fazlası ile geri alınmasına “ yo yo sendromu ” denilmektedir. Ülkemizde de bu yöntemleri bilinçsizce uygulamakta olup bir zayıf bir kilolu olma durumu kişilerde sıklıkla gözlenmektedir. Çağımızın hastalığı olan obeziteye davetiye çıkarabilecek bu sendrom metabolizmanın gittikçe yavaşlamasına ve alınan kiloların daha da zor verilmesine neden olmaktadır.
YO YO Sendromunun Nedenleri Arasında;
Sadece kilo verme amaçlı uygulanan, bireye özgü olmayan, olumlu beslenme alışkanlıkları kazandırmayan ve hızlı kilo verdiren tüm uygulamaları söylemek mümkündür.
Sadece kilo verme amaçlı uygulanan, bireye özgü olmayan, olumlu beslenme alışkanlıkları kazandırmayan ve hızlı kilo verdiren tüm uygulamaları söylemek mümkündür. Kilo sorunu olan kadın erkek günümüz koşullarınca yaş gözetmeksizin herkeste hızlı kilo verme, bu kiloları belirli bir sürede koruyamama ya da hiç korumama daha sonra ise diyetten sıkılıp yeme atakları ile birlikte ilk diyete başladığı kilodan daha fazla kilo alarak bu değişimi geçirme riski vardır.Erkekler kadınlara oranla YO YO sendromuna daha az yakalanmaktadırlar. Çünkü erkekler fiziksel aktiviteyi ön plana çıkaran beslenme programlarını daha uzun soluklu yapabilme yeteneğine sahiptirler. Aslında en önemli fark erkeklerin diyete bakış açılarında yaşam tarzı değişikliklerini daha kolay benimseyebilmeleri yatmaktadır. Yapılan çalışmalar ağırlık kaybının %5 ile %10’ unun bile 6 ay süresince muhakkak korunması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca diyetini 1 veya 2 aylık dönem sonrasında bırakan kişilerde bu durum daha sık yaşanmaktadır.Daha çok ünlülerde gözlenen bu durum; güzellik ve estetik kaygılarının artması, görsel ve yazılı basında kilo verme ile ilgili kaynağı doğru olmayan beslenme bilgilerinin de varlığı ile artık sadece ünlülerde değil toplumun her kesiminde görülmektedir. Yo Yo Sendromunun olumsuz sonuçlarını sıralayacak olursak;
Alınan verilen bu kilolar metabolizmanın yavaşlamasına, yağ dokusunun artmasına, bireylerde psikolojik etkilenmelere sebep olmaktadır. Bilinçsiz ilaç kullanımı sırasında; metabolizma hızlanır, kalp ritminde artış olur, sık dışkılama oluşur, terleme artar, kan basıncı yükselir, adet düzensizliği görülür ve sinirlilik, anksiyete gibi psikolojik durum bozuklukları oluşur. Hiçbir ilacın bire bir uzun süre kullanımına ilişkin çalışma ya da veri yoktur.Ayrıca laksatif ya da diüretik kullanımı hiçbir zaman kilo verme amaçlı olmamalıdır. Bu ilaçlar vücutta sadece su kaybı yaratır. Yağ eritmez kilo verdirmez. Uzun süre kullanımında da bağırsaklarda bu bileşiklere cevapsız hale gelmektedir. Bilinçsiz kullanımı potasyum düzeyinde düşmelere ve kalp ritim bozukluna sebep olmaktadır. Tedavide;
Doğru tedaviyi belirleyecek olan kişinin kendisi değil doktor ve diyetisyenlerin kararı ile yönlendirilebilir.
Sadece kilo verme amaçlı uygulanan, bireye özgü olmayan, olumlu beslenme alışkanlıkları kazandırmayan ve hızlı kilo verdiren tüm uygulamaları söylemek mümkündür.
- Bilinçsiz Zayıflama ilaçları kullanımı
- Bireyin Psikolojik durum değişiklikleri
- Kişiye özgü olmayan hazır diyetlerin yapılması
- Kendi sosyal yaşamına uymayan diyetleri kilo verme pahasına devam ettirme
- Bilinçsiz diüretik kullanma
- Diyet kampları ve sonrasında aynı sıklıkta yapılamayan egzersiz
- Sık aralıklarla diyet uygulama
- Düşük kalorili diyet sonrasında oluşan yeme atakları … da bu durumun oluşmasına yol açabilecek nedenler arasındadır.
Sadece kilo verme amaçlı uygulanan, bireye özgü olmayan, olumlu beslenme alışkanlıkları kazandırmayan ve hızlı kilo verdiren tüm uygulamaları söylemek mümkündür. Kilo sorunu olan kadın erkek günümüz koşullarınca yaş gözetmeksizin herkeste hızlı kilo verme, bu kiloları belirli bir sürede koruyamama ya da hiç korumama daha sonra ise diyetten sıkılıp yeme atakları ile birlikte ilk diyete başladığı kilodan daha fazla kilo alarak bu değişimi geçirme riski vardır.Erkekler kadınlara oranla YO YO sendromuna daha az yakalanmaktadırlar. Çünkü erkekler fiziksel aktiviteyi ön plana çıkaran beslenme programlarını daha uzun soluklu yapabilme yeteneğine sahiptirler. Aslında en önemli fark erkeklerin diyete bakış açılarında yaşam tarzı değişikliklerini daha kolay benimseyebilmeleri yatmaktadır. Yapılan çalışmalar ağırlık kaybının %5 ile %10’ unun bile 6 ay süresince muhakkak korunması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca diyetini 1 veya 2 aylık dönem sonrasında bırakan kişilerde bu durum daha sık yaşanmaktadır.Daha çok ünlülerde gözlenen bu durum; güzellik ve estetik kaygılarının artması, görsel ve yazılı basında kilo verme ile ilgili kaynağı doğru olmayan beslenme bilgilerinin de varlığı ile artık sadece ünlülerde değil toplumun her kesiminde görülmektedir. Yo Yo Sendromunun olumsuz sonuçlarını sıralayacak olursak;
Alınan verilen bu kilolar metabolizmanın yavaşlamasına, yağ dokusunun artmasına, bireylerde psikolojik etkilenmelere sebep olmaktadır. Bilinçsiz ilaç kullanımı sırasında; metabolizma hızlanır, kalp ritminde artış olur, sık dışkılama oluşur, terleme artar, kan basıncı yükselir, adet düzensizliği görülür ve sinirlilik, anksiyete gibi psikolojik durum bozuklukları oluşur. Hiçbir ilacın bire bir uzun süre kullanımına ilişkin çalışma ya da veri yoktur.Ayrıca laksatif ya da diüretik kullanımı hiçbir zaman kilo verme amaçlı olmamalıdır. Bu ilaçlar vücutta sadece su kaybı yaratır. Yağ eritmez kilo verdirmez. Uzun süre kullanımında da bağırsaklarda bu bileşiklere cevapsız hale gelmektedir. Bilinçsiz kullanımı potasyum düzeyinde düşmelere ve kalp ritim bozukluna sebep olmaktadır. Tedavide;
Doğru tedaviyi belirleyecek olan kişinin kendisi değil doktor ve diyetisyenlerin kararı ile yönlendirilebilir.
- Adım düşük kalorili yeterli dengeli diyetler + fiziksel aktivite
- Adım davranış değişikliği yöntemlerinin bireyin yaşamına entegrasyonudur.
- Adım farmakolojik ilaçla tedavi
- Adım cerrahi tedavilerdir
- Diyet yapmaya kararlı başlamak ve amacı kilo vermek değil VERİLEN KİLOYU KORUMAK olarak özümsemek gerekir.
- Diyet muhakkak doğru kaynaktan beslenme ve diyet uzmanından alınmalıdır.
- 3 ana öğün ve 2 veya 3 ara öğün tüketilmelidir. Ara öğünlere ana öğün kadar önem verilmelidir. Kan şekerinin düşmemesi ve açlık duygusunun oluşmaması için sık sık beslenmek şarttır. Zayıflamak isteyen kişilerin % 80–90’ ında yapılan en büyük hata ana ve ara öğünlerin atlanmasıdır.
- Fiziksel aktivite düzenli hale getirilmeli metabolizmada artış sağlanmalıdır.
- Tek besine yüklenmemeli diyette çeşitlilik olmalıdır. Öğünde 4 besin grubunun( süt/et/tahıl/sebze-meyve ) da bulunmasına özen gösterilmelidir. Böylece hem yeterli besin öğeleri alınır hem de kişi diyetten sıkılmamış olur.
- Diyette sıklıkla tercih edilen tatlandırıcılı ürünler direk zayıflamaya yönelik ürünler değil diyabet hastaları için şekersiz olarak üretilen yiyeceklerdir. Zayıflama süresince ana öğün yerine geçmemesi gereken bu gıdaları sıklığı ve miktarı sınırlı şekilde ara öğünlerde bilinçli tüketmek gerekir.
- Gereğinden fazla alınan her kalorinin vücutta yağa dönüşerek depolanacağını unutmamak gerekir.
- Özellikle yetişkin grupta yarım yağlı süt ve süt ürünleri tercih edilmelidir. Bu besinlerin yağı az olanlarının glisemik indeksleri düşüktür ve yağlı olanlara nazaran daha doygunluk sağladıkları unutulmamalıdır.
- Yemekleri sevilen usulle; kızartma ve uzun süre kaynatma işlemlerini yapmadan hazırlamaya özen gösterilmelidir.
- Vücudun temel ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri haplardan değil doğal sebze ve meyvelerden almak ilk tercih olmalıdır.
- Su hayattır. Günde bayanlarda en az 10–12 bardak erkeklerde 12–14 bardak su içmeyi alışkanlık haline dönüştürmek gerekir. Su yerine tercih edilen kimi zaman ara öğünlerde ve sofralarda vazgeçilmezler haline gelen hazır meyve sularını, kafeinli içecekleri ve kolayı tüketmek hem sağlıklı değildir, hem de kilo olarak geri dönecektir.